pazartesileri koşullanmış biçimde temizlik yaptığım gündür, bahsetmiştim. Artık baharda geldiğinden ve eninde sonunda duvarları silme işi başıma kalacağından odamın duvarlarını bugün çıkarıyım aradan dedim. oda küçük ve bir sürü eşya (elbise dolabı, yatak, çamaşır dolabı , kitaplık, bilgisayar masası ve bunlar yetmiyormuş gibi annemin odamı ardiye gibi kullanması sonucu dolapların üzerinde konuşlanan eşyalar) var. duvar silmekten çok bu eşyaları yerlerinden oynatmak mesele. sabah enerjisiyle işe giriştim. bütün eşyaları odanın ortasına çektim(yazması yapmasından tabiki daha kolay). sonra olağanüstü işeyarar MOP' umla (binbir zorlukla ve yerde sürünerek duygu sömürüsü yoluyla aldırdığım mop. sayesinde külkedisinden kapıcı cafer statüsüne geçtim.yavaş yavaş yükseldiğimi hissediyorum ) duvarları prilli su eşliğinde bir güzel yıkadım.bahar temizliği yapan kadının neşesinin yanında başka neşe tanımam. ardımdan annem duruladı. camları da sildik. eşyaları tekrar yerlerine iterken kabloyu (sürekli prize takılı) tuttuğumla kolumun dalgalanması bir oldu.220 volt bir anda daha yoğun bir ortam olan 'et'e geçince dalga boyu büyüdü ve gerçek bir electric boogie yaşadım. resmen frekansı hissettim (söylemesi ayıp fizik bilgim ortalamanın oldukça üstündedir. şehir şebekesinin frekansını yakından anlayamayız ama gece dışarıda uzaktan şehir ışıklarının bir yanıp bir söndüğünü görürüz.)yakından bütün benliğimle yaşadım. kabloyu bıraktığımda elim biraz uyuştu ve sonrasında da hafif bir sıcaklık artışı oldu.
en sonunda benim odanın işini bitirdik. odada toz namına birşey kalmadı. baharın gelmesiyle coşan burnumun da toz bahanesi ortadan kalkmış oldu(bahar alerjisi burnumu tasarruflu musluklara çeviriyor(aslında su az akıyor ama nerdeyse yarı yarıya hava bastığından tayzikliymiş hissi veriyor)).
the office in 5. sezonun 27. bölümü var mı yok mu? delirecem. seviyorum naapıyım!
internette gezerken bile bazen sıkılan biriyim(çok kere sıkıcı yapımdan bahsetmiştim). sıkıldığımda da blogları geziyorum.malezya dan ne kadar çok blog var. özenti malezyalı teenage ler blogları istila etmiş durumdalar. bir de yaptıkları uyduruk kartları (tebrik kartları, doğum günü kartları...) pazarlayan blog sahipleri var. kahve muhabbeti gibi olacak ama bu insanların işi gücü yokmu lütfen ya! 3 tane kartı satsan ne kazanacaksın? harcadığın zamana, malzemeye değermi? tabiki herkesin derdi senin gibi para değil yıldızcım.onların nafaka problemi yok! heralde isveçliler ya da norveçliler gibi zenginlikten intihar etmeyelim diye kafalarını meşgul edecek birşeyler arıyolar.
en sevdiklerim yemek blogları ve moda blokları.
giysilerimin -tişörtler ve kotlar hariç- büyük bir bölümünü anneme yaptırıyorum. nazar değmesin annem bütün zamanların ve bütün dünyanın en iyi terzisidir. bu yüzden moda blogları model ararken oldukça yardımcı oluyor. bu konuda da kore ve japonyanın üstünlüğü var. bloglar içinde ağzımı sonuna kadar açıp izlediğim bloglar ise gezi blogları.gezdikleri yerleri bir güzel fotoğraflayıp bloglarda sergiliyorlar. hayatta en çok gıpta ettiğim insanlar rahatça dünyada istediği her yere gidebilen insanlardır.
konu açılmışken tv8 de gülhanın galaksi rehberinin hastasıyım. Gülhana da bakarsan benim gibi anasının kuzusu. resmen yurt dışı tur hizmetiyle dünyayı geziyor bir de üstüne para alıyor. deli gibi kıskanıyorum. gülhana kimsenin nazarı değmezse benim değer (Açma o gül ağzını gülom nazar deyer)
bugün de hiç çalışmadım haa!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder