kendime acıdığım kadar kimseye acımam. bundan bir an önce kurtulmak gerekir biliyorum ama nasıl olur bilmiyorum.benim yaşadığım en küçük bir şanssızlık dünyamın kararmasına benim ne kadar da bahtsız biri olduğum sonucuna ulaşmama yeter.neden bütün aksilikler beni bulur veya why does it always rain on me (tam bu satırları yazdığım sırada)? tabiki kimsenin hayatı mükemmel değil.yaşantılarına özendiğim bir sürü insan var.zenginlikleriyle ya da şöhretleri ya da eserleri anlamında değil, sadece o mutlu görünüşlerinden dolayı. kanıyorum işte. ama geçen gün Federerin avustralya açık tenis turnuvasında kupayı kaybedince zırıl zırıl ağlamasını izlediğimde (binlerce kişinin önünde resmen zırııl zırııl ağladı.hala şaşkınlık içindeyim.) tam olarak neyi istediğimi bilemedim.federer maçlar öncesinde maç sırasında ya da maç sonrasında(kaybetmiş olsa bile) pek duygularını göstermeyen bir oyuncudur. hatta bazı tenis oyuncuları gibi oynarken de 'ııhh' gibi zorlanma sesleri(hele bir arancha sanchez vardı kii) çıkarmaz ya da sharapova gibi çığlık atmaz.ne düşündüğünü moralinin ne durumda olduğunu anlayamazsın. dolayısıyla ağlama (üstelik o kadar seyirci önünde) gibi ağır bir durum sergilemesi beni çok şaşırttı. roland garros ve wimbledonu nadala (ya da nadasa (gerçi roland garrosu hiç alamadı)) bıraktığında bile bu sakin duruşunu kaybetmedi ama avustralya da ne oldu bilmem. sen yıllarca rekor üstüne rekor kır, adını tarihe yazdır, turnuvadan turnuvaya koştur ödülleri cebe indir, sponsorlar peşinden koştursun beş kuruş masrafın olmasın sonra turnuvayı kaybettim diye ağla.bu zamana kadar epey para topladın zaten. bir tenis oyuncusunun gelebileceği en güzel yerlere geldin. artık federer için düşüş başlamış gibi görünse de agassi ya da steffi graf örneğinde olduğu gibi ikinci bir parlak dönem yaşayabilir.ama şimdi federerin cennetinde de problem var. bu da bana ders olsun.

bu arada trt 3 de steffi nin 1991 deki wimbledon finalini verdiler. çok özlemişim. insan tenis oynarken nasıl bu kadar hanımefendi olabilir.şimdiki kadın tenisçiler arasında ona duyduğum kadar hayranlık duyacağım kimse yok. hele bir williams kardeşler var ki onlar yaşlanana kadar bayanlar tenis maçlarını izleyemiycem galiba (sinir oluyorum). steffinin 2. parlak döneminin başında martina hingis biraz kendini gösterdi.çok da zevkli maçları oluyordu. ama sonra steffiyle finallerinde(97 ydi galiba) şımarıklılığı yüzünden seyircisinin antipatisini kazandı ve tenis dünyasından adını sildirdi. canım steffi tüm uyarılarıma rağmen gitti de o gerizekalı agassiyle evlendi.
tamamen kendimle ilgili bir yazı olacaktı ama yine tenise girince çıkamadım. seviyorum napıyım?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder